Blog Arşivleri

Russell Brand’in Islak Sosyal Eşitlik Rüyası

carnival-copy

“Messiah Complex, World Tour 2013” kapsamında Kasım ayında İstanbul’a da uğrayacak olan ünlü komedyen Russell Brand, geçen hafta, Jeremy Paxman ile BBC’de yayınlanan söyleşisinde, dünya üzerindeki problemlere dikkat çekip bunun çözümü olarak, “büyük varlık dağılımı ve kurumların yoğun vergilendirilmelerine dayalı sosyal eşitlikçi bir sistem” arzuladığını belirtmişti. Bu söyleşiden sonra sosyal paylaşım sitelerinde bu video hızla yayılırken, bir yandan da Russell Brand’in iyi niyeti ve bir mülti milyoner olarak “kar” kelimesinin kendisine pisliği çağrıştırması ve bu konular üzerinde konuşmaya ne derece yatkın olduğu tartışılmaya başlanmıştır. Daha da önemlisi, BBC’de yaynılanan bu şaşırtıcı çıkışını ve devrim çağrısını yapmadan bir hafta önce, yazı işleri müdür yardımcısı olarak çalışmaya başladığı “Fabian Cemiyeti” uzantılı “New Statesman” dergisi ile olan bağlantısı oldukça dikkat çekmektedir.

Öncelikle izlemeyenler için BBC’de yayınlanan söyleşi:

Russell Brand, ilk bakışta dünya üzerindeki problemlerle ilgili oldukça hassas, mevcut politik sistemin sorunları gideremediğinden dolayı yeniliğe aç, devrim çağrısı yapan bir dünya vatandaşı resmi çizmektedir. Konuşma tarzı, heyecanı, yenilik arzusu, röpörtajı seyreden birçok hassas ve iyi niyetli insanın doğal olarak savunma duvarlarını indirmesine sebep olmaktadır. Dünya problemleri ile ilgili dikkat çektiği konuların bir kısmına da şahsen katılıyorum. Fakat daha derine indiğimizde bu hassas, tutkulu aktörün şuan içinde bulunduğu pozisyonu, bağlantılarını ve geçmişini araştırdığımızda ilginç bir görüntü ortaya çıkmaktadır. Aşağıda yazdığım bu detayların üzerine, Russell Brand’in dünya sorunlarına çözüm olarak yaptığı devrim çağrısını ve bunun “büyük varlık dağılımı ve kurumların yoğun vergilendirilmelerine dayalı sosyal eşitlikçi bir sistem” ile çözülebileceğine olan inancını anlamak daha da kolaylaşmaktadır.

İlk olarak belirtmeliyiz ki sosyalizm tabiki de bir devrim olamaz. Sosyalizmin adil bir toplum ve mutlu insanlar yaratacağı iddiası çürüyeli çok oldu. Sosyalizm, elit olan yonetimfabian-socialist-wolf-in-sheep-clothing sınıfına gücü devreden yapılardan bir başkasıdır. Tabiki de o güç toplumun ürettiği tüm meyvaları toplar ve kendisinin üretmediği varlığın nereye dağıtılacağına kendi karar verir. Geçiş süreci başlı başına yapay bir kaostur. Rusya’da sovyet rejimi başlamadan önce çok sayıda insanın, çalışarak kazandıkları mal varlıklarını teslim etmeyi redetmelerinden dolayı öldürüldüklerini unutmayalım.

Fabian Cemiyeti 1884’te Londra’da kurulan ve demokratik sosyalizmin ilkelerini ilerletmeyi amaçlayan sosyalist bir cemiyettir. Logosunda kuzu postu içindeki kurdu görebilirsiniz.

Russell-Brand-New-Statesman-2486033

Brand’in röpörtajdan 1 hafta önce, yazı işleri müdür yardımcısı olarak çalışmaya başladığı “New Statesman” dergisi Londra’da haftalık yayınlanan politik bir dergidir. 1913 yılında yayınlanmaya başlanan ve direk olarak Rotschild Hanedanı ile bağlantısı olan derginin, sosyalist Fabian Cemiyeti’nin öncü üyeleri ile de bağlantıları vardır. Brand’in bu çıkışı ve sosyalist yaklaşımı ile bilinen dergideki kariyerinin başlangıcı ilginç bir rastlantı olmuş.

Kapitalizm gayet eleştirilebilir, fakat bu eleştiriyi yaparken varılacak güzergahın seçiminin, yola çıkış noktasından daha da önemli olduğunu düşünüyorum. BBC’deki program sunucusu Paxman’in “tüm sistemi kim idare edecek?” sorusuna, benden herşeyi şimdi açıklamamı beklemeyin tarzında bir yaklaşımla cevap veriyor. Evet, kimseden herşeyi 2 dakika içerisine sığdırmasını bekleyemeyiz fakat devrim çağrısında bulunan bir insanın en mühim detayı atlaması yine rastlantı olabilir mi? Brand’in sözlerine dikkat edecek olursanız merkezi sistem (centralized system), büyük varlık dağılımı (massive distribution of wealth) diyor. Peki bu dağılımdan kim sorumlu olacak? En önemli detay burada atlanmıştır.

Devrimler, bu dünyayı kontrol eden grubun (elitlerin) en çok başvurduğu kartlardan birisidir. Varlık el değişimi, güç konsolidasyonu ve periodik kaos.

Sir Walter Scott, 1827’de Napolyon’un Hayatı başlıklı 9 bölümlü setin 2. bölümünde, Fransız devriminin illuminati (Adam Waishaupt) tarafından planlandığını ve Avrupanın meşhur sarrafı Rothschild’lar tarafından finanse edildiğini yazmaktadır.

Global perspektifte, tarihte yaşanan tüm devrimler sonucu bugün hangi noktaya geldiğimize bakacak olursak çok da konuyu uzatmaya gerek duymayabiliriz.

Demek istediğim hiçbir devrimin bizi refah ve huzura ulaştıramayacağı değil; bu devrimlerin kimler tarafından kontrol edildikleri ve ne sonuç verdikleridir. Her zaman, elitlerin devrimlerden karlı çıktığını görebiliriz. Bu sebeple de elitlerin, savaş zamanında iki tarafı da destekledikleri gibi devrimleri de desteklemesini bugün internet ve bilgi akışındaki artış sebebi ile öğrenebiliyoruz. Kukla yıldızlar ve sanatçılar her zaman medya, Hollywood ve eğlence sektörü aracılığı ile karşımıza çıkmaktadır. Michael Moore, Bruce Springsteen, Bono ve daha birçoğu…

Acaba Russell Brand gerçekten ne istediğinin farkında mı, yoksa O da birilerinin kuklası mı?

eyeball-photo-u2

Konumuza geri dönecek olursak, röportaj içerisinde söylediği ilginç bir söz var. “Profit is a filthy word”. Mal varlığı, 15 ila 20 Milyon USD arası olan ve bu parayı kapitalist sistemin merkezinden kazanan biri için gerçekten güven aşılayıcı bir söz. Ha bu arada kendisi Hollywood semalarında, aşağıda resmini gördüğünüz eve geçen ay 2.2 Milyon USD harcamış. Ortada yanlış anlaşılacak hiçbirşey yok. Kendi parasını tabiki istediği gibi harcar. Sadece varlık dağılımının gereksiniminden ve kapitalizmin problemlerinden bahseden biri için ilginç bir yaklaşım. Burada, Brand’in varlık dağılımından ne kastettiğinin de ip uçlarını çıkarabiliyoruz…

27438russelllamansion

Brand geçmişinde, Jemima Khan ile olan birlikteliği ile hatırlanıyor. Jemima Khan, güçlü bağlantıları Rotschild hanedanına kadar uzanan milyarder James Goldsmith’in kızıdır. Jemima’nın erkek kardeşlerinden biri Kate Emma Rothschild ile öteki erkek kardeşi ise Alice Rotschild ile evlidir.

RUSSELL-JEMIMA

Brand’in eski eşi, ünlü MK-Ultra oyuncağı Katy Perry’dir. Ayrıca Brand’in Kraliyet Ailesi ile de samimiyeti vardır.

3920FD58A0912521ECEBA646F8AF73

Kimseyi geçmişindeki ilişkilerden dolayı yargılamak doğru olmaz fakat tüm bu yazılanları üst üste, alt alta koyduğunuzda size ne anlatıyor?

Dünya medyasının çok büyük çoğunluğunun hangi elit gruplara ait olduklarını artık hepimiz ezberledik. Acaba Russell Brand, yüksek bilinç, new age hareketi, şeytani kapitalizm gibi cicili bicili sözcüklerle özellikle mevzuya uyanmaya başlayanları tekrar uykuya sokmak için bilinçli olarak medyada pompalanıyor olabilir mi?

Günün sonunda show dünyası, bir toplum mühendisliği aracından başka birşey degil…

Kapitalist-Emperyalist sistemin sürdürülemez bir sistem olduğunu anlamak için 150 puan IQ’ya sahip olmamıza gerek yok. Bunu zaten biliyoruz. Fakat otoriteye ve merkezi kontrole dayalı sistemler grubu içerisinden bir diğerini seçmek, öğle yemeği için McDonalds’a mı yoksa BurgerKing’e mi gitmek arasında bir seçim yapmaktan farklı olduğunu düşünmüyorum.

Bence tartışmamız gereken konu, kişisel özgürlüklerin ve sorumlukların, bir merkezi otorite tarafından programlanmaya devam edilmesinin ne derece akıllıca olduğudur. Herkes kendi vücudunun ve emeğinin sahibidir. Tüm dünyada, bireyin totaliter yaklaşımlara olan zaafı ve ihtiyacı, kendi aklına güvenememesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Tabiki bu noktada eğitim, kültür, medya gibi bir sürü toplum mühendisliği aracı da karşımıza çıkmakta. Esas başarı bu manipülasyonları anlayabilmekte ve bu sorunları tersine çevirebilmektedir.

Benim devrim kelimesinden anladığım akıldaki, bilinçdeki devrimdir. Kendi içimizde devrimi gerçekleştirebildikten sonra elitlerin bizi kontrol edebilmesi gibi bir durum söz konusu bile olamaz. Kanımca sosyalizm, bir devrimden ziyade geri adımdır.

Devrimi dışarıda aramayı, televizyonunun içindeki bir aktörün, TVnin içinden elini uzatarak sizi yakalamaya çalışmasına benzetmekteyim.

27505nothingrussell_big

Kaynak: